top of page
Search

AKIŞ (FLOW)

  • Writer: Kaan Paksoy
    Kaan Paksoy
  • Jan 1, 2021
  • 12 min read

Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi

ree

Bu kitap her ay yenileri çıkan kimsenin okumadığı kişisel gelişim kitaplarından bir tanesi değil, kapak tasarımı öyleymiş gibi yansıtsa da. Bu kitap bir profesörünün hayatını adadığı, on yıllar boyunca geçerliliğini denediği ve gözlem yaptığı kuramı, akış'ı anlatıyor. Hayattaki zorlukların aslında iyi ve yararlı olduğunu, zorlukların bizi nasıl geliştirdiğini, hedeflerin bilincimizi nasıl düzene soktuğunu ve yalnızlık olmaktan neden kaçtığımız gibi bir çok farklı konu psişik entropi göz önünde bulundurularak ele alınıyor.


9.5/10 Bu kitap ne zaman aklıma gelse ve alıp birkaç bölümünü okusam tekrardan motive oluyor ve yaptığım işlere farklı bir bakış açısına sahip olarak yoğunlaşıyorum. Çok sevdiğim, her sayfasında herkes için doğru kabul edilecek bilgileri olan bu kitap benim baş ucu kitaplığımdadır. Bu kitapta yazanlar ve ana fikri ezberleninceye kadar tekrar ve tekrar okunmalı.


Boş zamanlarını heba etmekten sıkılanlar, çalıştıkları işleri, ödevleri zulüm olarak görenler, dikkatlerini toparlayamayanlar, ve genel olarak bir hedefin eksikliğini hisseden herkes kesinlikle okusun, bu kitap size yol gösterecektir. Bunları hissetmeyen ama dikkatimiz, bilincimiz ve anlam arayışında olan herkes için de tavsiye ediyorum.


Altı çizilenler;

En iyi anlar genellikle bir kişinin bedeni ve zihni, zor ve değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarına kadar zorlandığında olur.


Mutluluğu elde etmenin zor olmasının temel nedeni, evrenin bizim ihtiyaçlarımıza yanıt verecek şekilde yaratılmamış olmasıdır. Hayal kırıklığı hayatın dokusuna derinden işlenmiştir ve ihtiyaçlarımızın bazıları geçici olarak karşılandığında hemen daha fazlasını dilemeye başlarız. Bu kronik memnuniyetsizlik, memnuniyetin önündeki engellerden biridir.


İnsanlar mutluluğu inancın yardımı olmaksızın kendi başlarına elde etmeye çalıştıklarında genelde ya genlerinde biyolojik olarak programlanmış olan zevkleri ya da içinde yaşadıkları toplum tarafından çekici bulunan zevkleri arttırmaya çalışırlar.


Bolluk ve güçle beraber beklentiler de artar, varlık ve rahatlık seviyemiz arttıkça ulaşmaya çalıştığımız mutluluk hissi uzaklaşmaya devam eder.


İnsanlar gelişimin kaçınılmaz ve hayatın kolay olduğuna inanmaya başladıklarında ilk terslik işareti karşısında cesaretlerini ve kararlılıklarını hızla kaybedebilirler. İnanmış oldukları şeylerin tamamen doğru olmadığını farketmeye başlayınca öğrendikleri diğer her şeye olan inançlarından vazgeçerler.


Egzotik zevkler ve pahalı tatiller insanın zihnini 'Hepsi bu mu?' temel sorusundan geçici olarak uzaklaştırabiliyor ancak çok az insan bu şekilde bir yanıt bulduğunu iddia ediyor.


Hayatımızda olacak en iyi şeyin gelecekte olacaklar olduğuna inanarak büyüdük. Sürekli olarak yaşama hazırlanıyoruz, ama hiç yaşamıyoruz.


Medeniyet kişisel arzuların bastırılmasının üzerine kurulmuştur.


Sosyalleşmenin özü insanları sosyal kontrole bağlı hale getirmek ve ödül ve cezalara beklenildiği gibi tepki vermelerini sağlamaktır.


Tamamen sosyalleşmiş bir insan çevresindekilerin onun istemesi gerektiğini kabul ettiği ödülleri isteyen kişidir ve bu ödüller çoğu zaman genetik olarak programlarla aşılanmıştır. Potansiyel olarak tatmin edici binlerce deneyimle karşılaşabilir ama bunları fark edemez çünkü bunlar istediği şey değildir.


İsa orta çağda özgürlük mesajını anlatmak için geri dönseydi, gücünü onun adından alan kilise liderleri tarafından tekrar tekrar çarmıha gerilirdi.


Kendini kontrol etme becerisi o kadar saygı görmez. Bunu deneyen insanların biraz saçma 'gergin' veya tam olarak 'aklı başında' olmadıkları düşünülür. Ama moda neyi gerektirirse gerektirsin bilinçte olanlar üzerinde kontrol kazanmayı öğrenenler daha mutlu bir hayat yaşıyor gibi görünüyor.


Bilinç olmadan da neler olduğunu 'bilirdik' ancak o zaman olaylara içgüdüsel olarak tepki verirdik. Bilinç aracılığıyla duyuların bize anlattığı şeyleri kasıtlı olarak tartabilir ve buna göre yanıt verebiliriz.


Yemek yiyene ve doyana kadar yiyecek ararız. Bizi buna iten açlık duygusudur. Aç kişi kan dolaşımındaki şeker seviyesinden haberdar değildir, sadece bilincinde 'açlık' olarak tanımlamayı öğrendiği bir bilgi parçası olduğunu bilir.


Normlardan ayrılan kişiler- karhramanlar, azizler, bilgeler, sanatçılar, suçular- yaşamda diğerlerinden farklı şeyler ararlar. Bu gibi insanların varoluşları bilincin farklı hedef ve niyetlere göre düzenlenebileceğini gösterir.


Bilincin sınırlı olması, bir insanın ne dediğini anlamamız için her saniye 40 parça bilgi işlememiz gerektiği gerçeğiyle kanıtlanmıştır. Kapasitemizin üst sınırının saniyede 126 parça olduğunu varsayarsak buna göre üç kişinin eş zamanlı olarak söylediğini anlamak teorik olarak mümkündür ama diğer tüm düşünce ve ileri bir kenara itmemiz gerekir. Örneğin konuşanların yüz ifadesini ve giydiklerini fark edemez, ne amaçla ne söylediklerini merak edemeyiz.


Bilince girmesine izin verdiğimiz bilgi son derece önemlidir, aslında bu hayatın içeriğini ve kalitesini belirler.


Hayatın şekli ve içeriği dikkatin nasıl kullanıldığına bağlıdır. Dikkatin nasıl harcandığına bağlı olarak tamamen farklı gerçeklikler ortaya çıkar. Kişilik özelliklerini tanımlamak için kullandığımız sıfatlar- dışa dönük, başarılı, paranoyak- insanların dikkatlerini yapılandırmak için kullandıkları özel kalıpları ifade eder. Aynı partide dışa dönük kişi diğerleriyle etkileşim kurmaya çalışır ve bundan zevk alır. Başarılı bir kişi faydalı iş bağlantılarının peşindedir. Dikkati sayısız bir şekilde harcanabilir ve bu biçimler hayatı ya daha zengin ya da daha acınası yapar.


Dikkat bilinçte nelerin görünüp nelerin görünmeyeceğini belirlediği için ve aynı zamanda -hatırlama, düşünme, hissetme, karar verme- diğer zihinsel olayların da gerçekleşmesi için gerekli olduğundan bunu psişik enerji olarak düşünmek faydalıdır. Dikkat enerji gibidir ve onsuz iş yapılamaz, iş yaparken bu enerjiyi kullanırız. Bu enerjiyi nasıl kullanacağımıza göre kendimizi yaratırız. Anılar, düşünceler ve hislerin hepsi bunu nasıl kullandığımıza göre şekillenir. Bu, kontrolümüz altındaki bir enerjidir ve istediğimizi yapabiliriz. Bu nedenle dikkat deneyimin kalitesini iyileştirme görevinde en önemli aracımızdır.


Rastlantısal olarak su altı güzelliklerini keşfettiğinizde dikkat özün şekillenmesine yardım eder, daha sonra kasıtlı olarak deniz biyolojisinde bilgi edindiğinizde özü dikkatini şekillendirmeye başladı.


Bilgi hedeflerini tehdit ederek bilinci rahatsıza ettiğinde iç düzensizlik veya psişik entropi (özün etkinliğine zarar veren bir düzensizlik durumu) yaşarız. Bu türde uzun süreli deneyimler özü artık dikkatini vermeyeceği ve hedeflerinin peşinden gidemeyeceği noktaya kadar zayıflatabilir.


İşlediğimiz her bilgi parçası özle ilgisine göre değerlendirilir.


Yeni bir bilgi parçası ya bilinçte düzensizlik yaratır ve tehditle yüzleşmenin yolunu bulmamızı sağlar ya da hedeflerimizi destekler ve psişik enerjiyi serbest bırakır.


Psişik entropi durumunun karşıtı optimum deneyimdir. Farkındalığa girmeye çalışan bilgi hedeflerle uyumlu olduğunda psişik enerji kolayca akar. Endişelenmeye gerek yoktur, kişinin yeterliliğini sorgulaması için neden yoktur.


Bunlar, kişinin dikkatini, hedeflerini başarmak için özgürce harcadığı durumlardır çünkü düzeltilecek bir düzensizlik veya özün kendisini savunmasını gerektiren bir tehdit yoktur.


Akışta psişik enerjimizi kontrol ederiz ve yaptığımız her şey bilincimize düzen katar.


Akış özün entegre olmasına yardım eder çünkü derin konsantrasyon durumunda bilinç. genelde alışılmadık bir biçimde çok düzenlidir. Düşünceler, niyetler, hisler ve tüm duyular aynı hedefe odaklanmıştır. Deneyim uyum içindedir. Akış olayı bitince kişi sadece içsel olarak değil aynı zamanda diğer insanlarla ve genel olarak dünyayla daha önce hiç olmadığı kadar 'birlikte' hisseder.


Bir hedef seçip kendimizi konsantrasyonumuzun sınırına kadar buna adadığımızda yaptığımız her şey haz verir ve bu hazzı bir kere tadınca bunu yeniden tatmak için çabalarımızı ikiye katlarız.


Uyku, dinlenme, yiyecek ve seks iyileştirici deneyimler sağlar ve bu da bilinci tekrar düzene sokar. Ama bunlar psikolojik gelişme sağlamaz ve öze karmaşıklık katmaz. Zevk, düzeni sürdürmeye yardım eder ama kendi başına bilinçte yeni bir düzen yaratmaz.


Yeni bir beceriyi öğrenirken çocuğun yüzündeki hoşnutluktan kaynaklı konsantrasyon, hazzın ne olduğuna dair iyi bir göstergedir ve haz veren öğrenmenin her örneği çocuğun gelişen özüne karmaşıklık katar.


Ama insan halinden çok memnunsa ve dışarıdan gelen bir ödül olmadığı sürece psişik enerjiyi yeni uğraşlara harcamayı ziyan olarak görüyorsa o zaman artık hayattan haz almamaya başlar ve zevk olumlu deneyim elde etmenin tek kaynağı haline gelir.


Hayat haz olmadan da devam eder ve hatta hoş bile olabilir. Ancak bu durumda yaşam, tehlikeli bir şekilde şansa ve dışarının iş birliğine bağlıdır.


Hazzın sekiz ana bileşeni

Deneyim genellikle tamamlama şansımız olan görevlerle karşılaştığımızda olur. İkinci olarak yaptığımız şeye odaklanabiliyor olmalıyız. Üçüncü ve dördüncü olarak konsantrasyon genelde mümkündür çünkü gerçekleştirilen görevin net hedefleri vardır ve anında geribildirim sağlar. Beşincisi kişi, kendisini günlük hayatın endişe ve kırıklıklarından uzaklaştıran derin ama kolay bir ilgi içinde hareket eder. Altı, haz veren deneyimler insanların eylemleri üzerinde bir kontrol hissetmesine neden olur. Yedi, kişinin kendisi üzerine endişeleri kaybolur ama paradoksal biçimde akış deneyimi bittikten sonra öz hissi daha güçlü bir şekilde ortaya çıkar. Son olarak, zamanın nasıl geçtiği hissi değişir.


Rekabet sadece kişinin becerilerini mükemmelleştirme aracı olduğunda haz verir, kendi başına bir amaç olduğunda artık eğlenceli değildir.


Bir aktivitenin ne kadar haz verici olacağı en nihayetinde karmaşıklığına dayanır.


Haz, sıkıntı ve endişe arasında ve zorluklar kişinin harekete geçme kapasitesi ile dengelendiğinde ortaya çıkar.


Normal hayatta yaptığımız şeyleri şüphelerimi ve sorularımızla böleriz. 'bunu neden yapıyorum?, belki de başka birşey yapmalıyım?' Tekrar tekrar eylemlerimizin gerekliliğini sorgular ve bunları gerçekleştirmek için nedenleri eleştirel olarak değerlendiririz. Ama akışta buna gerek yoktur çünkü eylem bizi büyülenmişiz gibi ileri taşır.


Bir çok iş ve genel olarak ev hayatı nedeniyle akış deneyimlerinin baskıcı taleplerinin olmayışı nedeniyle konsantrasyon nadiren endişe ve kaygıları dışarı atacak kadar yoğundur. Sonuş olarak, sıradan zihin durumu psişik enerjinin pürüzsüz akışına müdahale eden beklenmedik ve sık entropi nöbetleri içerir.


İnsanların hoşlandıkları şey kontrolde olma hissi değil zorlu durumlarda kontrol uygulayabilme hissidir.


İnsan zevk veren bir aktiviteyi kontrol etme becerisine diğer şeylere dikkat edemeyecek seviyede bağımlı hale geldiğinde nihai kontrolü kaybeder. Bilincin içeriğini belirleme özgürlüğünü. Bu nedenle akış üreten eğlenceli aktivitelerin potansiyel olarak bir olumsuz yönü vardır: Zihinde düzen yaratarak varoluşun kalitesini arttırma becerileri varken bağımlılık yaratıcı hale gelebilirler ve o noktada, öz, belirli bir düzenin esiri olur ve sonra hayatın belirsizlikleriyle uğraşma isteğini kayberder. Cerrahların ameliyatlarını 'eroin almak gibi' diye ifade etmesinin sebebi budur.


Öz farkındalığın kaybı, özün kaybı anlamına gelmez ve kesinlikle bilincin kaybı değil sadece öze dair bilincin kaybıdır. Eşiğin altında kalan şey, kim olduğumuza dair kendimize sunduğumuz bilgi yani öz kavramıdır. Kim olduğumuzu geçici olarak unutabilmek çok eğlenceli olabilir.


Güçlü bir öz kavramı geliştirmek için arada sırada öz farkındalıktan vazgeçmek gerekli olabilir. Bunun nedeni oldukça açıktır. Akışta, kişi elinden gelenin en iyisini yapmaya zorlanır ve sürekli olarak becerilerini geliştirmek durumundadır. O anda bunun öz için ne anlama geldiğini düşünmeye fırsatı yoktur.-özünün farkında olursa deneyim çok derin olmaz- Ama sonrasında aktivite bittiğinde ve öz farkındalığın dönme şansı olduğunda, kişinin üzerinde düşündüğü özü, akış deneyiminden önce var olanla aynı öz değildir. Şimdi yeni beceriler ve başarılarla zenginleşmiştir


Çoğu zaman çocuklar-ve yetişkinler-dikkatin zorlayıcı bir şekilde yeniden yapılandırmasını gerektiren bir aktivitede ilk adımı atarken dışsal dürtülere ihtiyaç duyarlar. En zevkli aktiviteler doğal olmayanlardır, insanların ilk başta harcamaya çok gönüllü olmadığı bir çaba gerektirirler. Ama bu etkileşim kişinin becerilerinde bir geribildirim sağlamaya başlayınca bu deneyim genel olarak içsel olarak ödüllendirici hale gelir.


İnsanların çoğu işte geçirdikleri zamanın aslında heba olduğunu düşünürler, işlerine yabancılaşmışlardır ve işlerine harcadıkları psişik enerji kendi özlerini geliştirmiyordur. Birçok insan için boş zamanları da heba oluyor. Eğlence işten uzak kalmak için bir zaman sağlıyor ama genel olarak herhangi bir beceri kullanmadan ya da eylem için hyeni fırsatları keşfetmeden pasif bir şekilde bilginin alınmasından ibaret kalıyor. Sonuç olarak hayat, insanın üzerinde kontrol sahibi olmadığı bir dizi sıkıcı ve gergin deneyimler halinde geçiyor.


Diğer her şey gibi akış deneyimi de kesin olarak 'iyi' değildir. Sadece hayatı daha zengin, yoğun ve anlamlı yapma bakımından iyidir. özün gücünü ve karmaşıklığını arttırdığı için iyidir.


Bilinç genişletilemez, tek yaptığımız şey içeriğini karıştırmaktır.

ree

insan aynı şeyi uzun süre aynı seviyeden yapmaktan zevk almaz. ya sıkılır ya da hayal kırıklığına uğrarız ve sonra kendimizi eğlendirme isteği becerilerimizi geliştirmeye veya bunları kullanmak için yeni fırsatlar keşfetmeye zorlar.


Din dediğimiz şey aslında bilinçte düzen yaratmanın en eski ve tutkulu girişimidir.


Ortalama bir amerikalının oldukça boş zamanı ve boş zaman aktivitelerine oldukça kolaylıkla erişebilme imkanı olmasına rağmen akış deneyimin oldukça çok yaşamıyor. Bir şeyin potansiyele sahip olması onun gerçekleşmesi anlamına gelmiyor ve nicelik niteliğe dönüşmüyor.


Zamanımızın en büyük paradokslarından biri eğlencenin büyük oranda erişilebilir olması ama bir şekilde bunun hazza dönüştürülememesidir. Sadede birkaç nesil öncesine kadar yaşayan insanlara kıyasla iyi zaman geçirmek için devasa biçimde daha çok fırsatımız var ama hayattan atalarımızdan daha çok keyif aldığımıza dair hiçbir gösterge yok.


Akışı yaşamanın önündeki daha az güçlü olan bir diğer engel ise aşırı öz farkındalıktır.


Vicudun fonksiyonları körelmeye bırakılırsa hayat kalitesi sadece yeterli bazen de kederli olur. Ama insan vücudunun yapabileceklerini kontrol ederse, fiziksel duyulara düzen getirmeyi öğrenebilirse, entropi yerini bilinçte keyifli bir uyum hissine bırakır.


En basit fiziksel eylem bile akış getirecek şekilde düzenlenebilir.

  • Genel bir hedef, mümkün olduğunca gerçekçi yapılabilecek alt hedefler belirlemek

  • seçilen hedefler bakımından ilerlemeyi takip edebilmek için ölçme yöntemleri bulmak

  • yapılan işe odaklanmak ve aktivitedeki zorluklara giderek artan bir şekilde daha ince ayrımlar yapmaya devam etmek.

  • Mümkün olan fırsatlarla etkileşime geçmek için gerekli becerileri geliştirmek.

  • Aktivite sıkıcı hale gelirse zorlukları arttırmaya devam etmek

Düzenli işitsel bilgi olan müzik, ulaştığı zihnin organize olmasına yardımcı olur ve bu nedenle psişik entropiyi düzenlemeye yardımcı olur.


Entropi bilincin normal halidir ve ne faydalı ne de eğlenceli bir durumdur.

İnsanlar bu durumdan kaçınmak için, dikkatin içe dönmesini ve olumsuz duyguları deşmesini engelleyen ve doğal olarak o an erişilebilir olan bilgilerle zihinlerinin doldurmak isterler. Bu durum zamanın büyük kısmını genellikle zevk vermemesine rağmen neden zamanımızı televizyon izlemeye ayırdığımızı gösteriyor. Diğer uyarıcı kaynaklara kıyasla - okumak, diğer insanlarla konuşmak, hobi üzerinde çalışmak gibi- Televizyon, harcanması gereken psişik enerji bakımından çok küçük bir bedelle izleyicinin dikkatini yapılandıracak sürekli ve kolay erişilebilir bilgi sağlayabilir. İnsanlar, televizyon izlerken zihinlerinin kendilerini rahatsız edici kişisel sorunlarla yüzleşmeye zorlayacağından korkmazlar.


Dış dünya çok acımasız olduğunda, sembolik bir iç sistem kurtuluş olabilir.


İçsel bir sembolik sistemi olmayan insanlar, medyanın çok çabuk kölesi olur. Demogoglar tarafından kolaylıkla manipüle edilebilir. eğlendiriciler tarafından pasif duruma getirilerek satıcak bir şeyi olan herkes tarafından suistimal edilebilirler. Bunun nedeni sırtımızı dayayacak çok az şeyimizin olmasıdır, diğer bir deyişle zihnimizin yanıtlara sahip olduğunu iddia edenler tarafından ele geçirilmesini engelleyecek çok az iç kuralımız olduğu içindir. Kendi bilgisini sağlama kapasitesi olmadan zihin gelişi güzellik içinde savrulur. Düzenin dışarıdan, hiçbir kontrolümüz olmadığı yöntemlerle mi yoksa kendi becerilerimiz ve bilgilerimizden organik olarak gelişen bir kalıbın sonucu olarak mı geleceğine karar vermek herkesin gücü kapsamındadır.


İnsan belirli bir kitabı okumak veya başka bir seçeneği olmadığı için bir kursu takip etmek zorunda kalırsa, öğrenme, isteklerine karşı çıkacaktır. Ama bunun doğru olduğuna dair içten gelen bir hissin sonucunda alınmış bir kararsa, öğrenme görece çabasız ve eğlenceli hale gelir.


Bir hastanede ameliyat yapan beyin cerrahı da çamurda ilerlemeye çalışan köle işçi de ağır yükün altında çalışıyordur. Ama cerrahın hergün yeni şeyler öğrenme şansı vardır ve her gün kontrolün onda olduğunu ve zor görevleri gerçekleştirebileceğini öğrenir. İşçi her gün aynı yorucu hareketleri yapmaya zorlanır ve öğrendiği şey çoğu zaman kendi çaresizliğidir.


Genç insanlar genellikle paylarına düşenden daha az memnun olurlar, değişime daha isteklidirler ve rutinin kısıtlamalarına karşı daha hoşgörüsüzlerdir.


Çevrelerindeki fırsatlarla oynayan ve bunları dönüştüren insanların deneyimlerinin kalitesi, değiştiremeyeceklerini hissettikleri çıplak gerçekliğin sınırları içinde yaşamayı kabul etmiş insanların hazzından belirgin bir şekilde daha fazla gelişmiştir.


Zor elde edilen boş zamanlarından zevk almaları gerekirken insanlar şaşırtıcı derecede kötü bir ruh halinde olduklarını söylerler ama daha fazla boş zaman istemeye devam ederler.


Daha sık akış yaşayan insanlar özellikle güçlü, aktif, yaratıcı, ve konsantre hissediyor. Bu hisler daha çok işte daha az boş zamanda yaşanıyor.


Çelişkili bir durumumuz vardır: İşteyken insanlar zorlanır ve becerikli hissederler ve bu nedenle daha güçlü yaratıcı ve memnundurlar. Boş zamanlarda insanlar genel olarak yapıcak çok bir şey olmadığını ve becerilerinin kullanılmadığını hissederler ve bu nedenle daha üzgün, zayıf, sıkıcı ve memnuniyetsiz hissederler. Ancak insanlar daha az çalışmak ve daha fazla boş zamana sahip olmak istiyorlar.


Çalışmak söz konusu olduğunda insanlar hislerini dikkate almıyorlar. Anlık deneyimin kalitesini görmezden geliyor ve motivasyonlarını işin nasıl olması gerektiğine dair güçlü kökleri olan kültürel klişeye dayandırıyorlar. Bunu bir yük, sınırlama, özgürlüklerinden mahrumiyet olarak görüyorlar ve mümkün olduğunca kaçınılması gereken bir şey olarak kabul ediyorlar.


İrademize karşı bir göreve psişik enerjimizi harcadığımızı hissettiğimizde psişik enerjimiz heba oluyormuş gibi gelir. Bu psişik enerji, hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olmak yerine başkasınınkini gerçekleştirmek için harcanır. Bu tür bir göreve harcana zaman hayatınızda harcanabilir toplam zamandan alınmış gibi algılanır. Birçok insan işini yapmaları gereken bir şey, dışarıdan dayatılan bir yük, yaşamı varoluşlarından uzaklaştıran bir şey gibi görür. Bu yüzden iş üzerindeki anlık deneyimler olumlu olsa da bunu görmezden gelmeye eğilimlidirler çünkü uzun erimli hedeflerine katkıda bulunmaz.


Çıkmazdan kaçınmanın en iyi yolu insanın kendi hedeflerine ulaşmaya çalışırken patronun ve iş arkadaşlarının da lendi hedeflerine ulaşmalarına yardım etmektir.


İronik bir şekilde işten keyif almak, boş zamandan keyif almaktan daha kolaydır çünkü akış aktiviteleri gibi içsel hedefleri, geri bildirimleri, kuralları ve zorlukları vardır ve bunların hepsi işe katılan kişinin konsantre olmasına ve kendini kaybetmesine yardımcı olur.


Yine de akışı yaşamak için fiziksel ve zihinsel kaynaklarımızı kullanmak yerine çoğumuz zamanımızı her hafta devasa stadyumlarda ünlü sporcuların oyunlarını izleyerek geçiriyoruz. Müzik yapmak yerine milyoner müzisyenlerin kayıtlarını dinliyoruz, kendi adımıza harekete geçmek için risk almıyoruz ama her gün sahte bir macera yaşıyormuş gibi yapan sahte aktörleri izliyoruz.


Becerilerin kullanımıyla ortaya çıkan akış gelişmeye neden olur, pasif eğlence hiçbir yere götürmez. Gelecek sadece akıllı insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insanındır.


8. BÖLÜMDE KALDIM


İnsanların hayatta kalması içgüdün çok bilgiye dayalı olmaya başladıkça öğrendiklerini karşılıklı olarak paylaşmaktan daha çok fayda sağladılar.


Yalnızlık neden olumsuz bir deneyimdir? İçeriden zihni düzenli tutmak çok zordur. Dikkati yönlendirmek için dış hedeflere dı uyarıcılara ve dış geri bildirimlere ihtiyaç duyarız. Dış girdi olmadığında dikkat gezinmeye başlar ve düşünceler kaotik bir hal alır.


Televizyon izlemek olumlu bir deneyim olmasa da en azından parlayan ekran bilince bir düzen getirir. Ekranda gelen bilgi hoş olmayan endişeleri zinhin dışınada tutar.


Bilinçlerini kontrol etmeyi hiç öğrenemeyen gençler, disiplinli olmayan yetişkinler oluyorlar. Rekabetçi ve bilgi yoğun çevrede hayatta kalmalarına yardımcı olacak karmaşık beceriden eksik kalıyor ve daha da önemlisi hayattan zevk almayı hiç öğrenemiyorlar. Gelişme için gizli potansiyellerini ortaya çıkaran zorlukları bulma alışkanlığını hiç edinmiyorlar.


İnsan yalnız hayatta kalabilir ama entropinin zihnini yok etmesini engellemek için bunu ancak dikkatini düzene sokmanın yollarını bularak yapabilir.


Yalnızlık bir zorluk yerine ne pahasına olursa olunsun kaçınılması gereken bir durum olarak görülürse insan anikler ve daha basit seviyede olan ve karmaşıklığa neden olmayan dikkat dağıtıcılara başvurur.


Kişi hedeflerini değiştirirse özü de sonuç olarak değişsecektir çünkü öz, hedeflerin toplamı ve düzenidir. Bu anlamda herhangi bir ilişkiye girmek özün dönüşümünü gerektirir.


Yeniden akışı sağlamanın tek yolu yeni zorluklar bulmaktır.


Kişinin ailesinin gözündeki değerini bilmesi ona risk alması için güç verir.


bir insan kendisini sadece kamusal kişiliğini onaylayan ancak hayallerini ve isteklerini hiç sorgulamayan onu yeni varoluş biçimlerini denemesi için hiç zorlamayan arkadaşlarla çevrelerse, arkadaşlığın sunduğu fırsatları kaçırır.


Eğer toplum insanlara mümkün olduğunca hayatlarının çok yönünden zevk almaları için şans tanıyorsa ve daha büyük zorluklar peşinden giderek potansiyellerini geliştirmesine kabul ediyorsa o zaman iyi olarak kabul edilmelidir.


Dönüşümsel beceriler genellikle gençliğin sonlarında gelişir. Çocuklar ve ergenler yanmlış giden şeylere karşı onlara tampon olmaları için hala büyük oranda destekleyici bir sosyal ağa bağlıdırlar.


Genç bir adam ya da kadın kişisel olarak seçtiği hedeflerine dayanarak yeterince güçlü bir öz geliştirdiğinde hiçbir dışsal hayal kırıklığının kendisini tam olarak sarsamayacağını hissettiğinde başa çıkma becerilerinin zirve konumuna gelir.


Dikkat genel olarak içe odaklandığı sürece çevreyi farketmek zordur çünkü insanın psişik enerjisinin büyük kısmı egonun endişeleri ve istekleri tarafından emilir.


Psişik entropi yaşamak için insanın iç düzensizliğine odaklanması gereklidir ama bunun yerine insanın çevresinde olanlara dikkat etmesiyle stresin yıkıcı etkileri azalır.


Net hedefler, eylem için net kurallar konsantrasyon ve işin içine adil olmak için bir yöntem sunduğu sürece her hedef insanın hayatına anlam verecek şekilde hizmet edebilir.


İsteklerini bilen ve onları başarma aracıyla çalışan bir insan hisleri, düşünceleri ve eylemleri birbiriyle uyumlu bir insandır ve bu nedenle içsel uyuma ulaşmış bir insandır.


Zorluklar insanı her tehdit ettiğinde hedefleri değiştirmek kişinin daha hoş ve rahat bir yaşam sürmesini sağlayabilir ancak bunun sonucunda bireyin ödeyeceği bedel muhtemelen boş ve anlamsız bir hayal olacaktır. Her insan nihai hedefini kendisi keşfetmelidir.


Dikkat üzerine rekabet eden talepler içsel çatışmaya neden olur Çok fazla istek ve çok fazla uyumsuz hedef, psişik enerjiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için birbirleriyle mücadele eder. buna göre çatışmayı azaltmanın tek yolu gerekli talepleri gereksizlerden ayırarak ve kalanlar arasında önceliği belirlemektir.


Hayvanların becerileri her zaman somut hedeflerle eşleşir çünkü zihinleri o an sadece etrafta olan biten ve içgüdüleriyle belirlenmiş vücut durumlarıyla ilişkin bilgileri içerir.


İnsanlar dışındaki hayvanlar kendi acılarının nedeni olabilecek knoumda değllerdir. tüm ihtiyaçları karşılandıktan sonra bile kafa karışıklığı ve umutsuzluk hissedecek kadar evrim geçirmemişlerdir. Zihin ancak nelerin olduğunu değil nelerin olabileceğini de bilirse bu durum yaşanır. Öz farkındalık devreye girmeden önce her bir çocuk tam bir kendinden geçme ve tam bir katılımla spontane olarak hareket eder.


Sadece birkaç fırsat ve çok az olasılık hayal edebildiğimizde uyum sağlamak çok daha kolaydır.


kendimizi birbirimizden ve çevremizden farklılaştırmayı öğrendiğimiz gibi şimdi de zor kazanılmış bireyselliğimizi kaybetmeden kendimizi çevremizdeki diğer varlıklarla yeniden birleştirmeyi öğrenmeliyiz.










 
 
 

1 comentário


yesilveprak
29 de dez. de 2021

severek okuduğum bir kitap.

Curtir
Post: Blog2_Post
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2020 by Kaliteli kitap özetleri. Proudly created with Wix.com

bottom of page